Makedonya, Eski Yugoslavya Cumhuriyetlerinden biri. Arnavutluk, Kosova, Sırbistan, Bulgaristan ve Yunanistan arasında, iki milyon nüfuslu muhteşem bir ülke burası. Bazı ülkeler vardır, oraya ilk defa adım attığınızda farklı olduğunu anlarsınız ve sizi kendisine çekmeye başlar. İşte bunlardan birisi de kesinlikle Makedonya.
Makedonya için Türkiye’nin anlamı büyük. Ülkenin en büyük yabancı yatırımcısı Türkiye. Türkiye’nin Makedonya için en önemli ilklerinden biri de turizm alanında. Makedonya’yı ziyaret eden yabancı turist sayısında Türkiye zirvede. Son 8 yılda turist sayısını yüzde 98 artıran ülkede turizm sektörü hayati önem taşıyor.
Osmanlı egemenliğinde 600 yıla yakın bir süre geçiren Makedonya’da Türkçe’yi her an her yerde duymak mümkün. Makedoncada 4 binden fazla Türkçe kelimenin olduğu ve bu kelimelerin en az 2 bininin gündelik hayatta kullanıldığı söyleniyor. En sık duyacağınız kelimeler arasında yastık, yorgan, pencere, cam, yokuş, ama, tamam bulunuyor. Üsküp’teki Türk Çarşısı Türkçenin en yoğun kullanıldığı yerler arasında. 1950’lere kadar ana dilin Türkçe olduğu bu çarşıda, Türklerin Türkiye’de göç etmesiyle, az da olsa esnafın bir kısmı Türkçe bilmektedir.
Makedonya’nın başkenti, Vardar Nehri’nin her iki kıyısına kurulmuş Üsküp, Makedon dilinde Skopje (Skopye olarak okunulur) olarak adlandırılıyor. Yedi yüz bini aşan nüfusuyla ülkenin üçte birini başkent barındırıyor. 1392’de Osmanlı topraklarına katılan şehir, 500 yıldan fazla bir süre Osmanlı egemenliğinde kalmış. Üsküp, Anadolu’dan bir kesit gibi sanki! Çarşı içerisinde yer alan Mustafa Paşa Camii, Kurşunlu Han, Sulu Han, Davut Paşa Hamamı görülecek yerlerin başında geliyor. Buna Üsküp’ün en yüksek yerine kurulu olan Üsküp Kalesi de eklenebilir.
Balkanlardaki en eski şehirlerden ve kültür merkezlerinden bir olan Üsküp, geçmişi iki bin yıl öncesine kadar uzanan ve adı eski İlir dilinde “Skupi” den geliyor. Kesin olmamakla birlikte Üsküp’ün 1392’de Yıldırım Bâyezid tarafından, İstanbul’un fethinden 61 yıl önce Osmanlı coğrafyasına dâhil edilmiş.
Yahya Kemal, Mehmet Akif Ersoy, Hoca Tahsin, Arnavut Abdi Paşa ve Mustafa Kemal Atatürk’ün dedesi Hakkı Efendi gibi büyük şahsiyetlerin çıktığı Üsküp, Osmanlının Rumeli coğrafyasındaki önemli kültür merkezlerinin başındaki konumunu yıllarca korumuş.
Ayrıca, dünyaca ünlü ve Hindistan’da insanlara yaptığı yardımlar ile Nobel Barış Ödülüne layık görülen ve Katolik Hayırsever Misyoner Cemaati’nin kurucusu Arnavut kökenli Rahibe Tereza da Üsküp doğumludur.
Kentin simgesi olan 13 kemerli Taş Köprü ve köprünün bağlandığı Makedonya Meydanı şehrin kalbi gibi. Sultan I. Murad döneminde yapılan 13 gözlü, eşsiz bir mimari yapı olan Taş Köprü’nün böldüğü şehrin eski kısmında Arnavut ve Türk azınlıkları yaşarken, batı kısmında ağırlıklı Makedonlar yaşıyor.
Mustafa Paşa Camii, Kurşunlu Han, Sulu Han, Davut Paşa Hamamı şehrin Eski Çarşı bölgesinde gezilecek yerler arasında yer alıyor. Listeye Üsküp Kalesi, Rahibe Terasa Evi (Mother Teresa House), St. Kliment Kilisesi de eklenebilir.
Makedonya Hükümetinin yürüttüğü Skopje 2014 adlı proje ile şehir turistik açıdan sanki yeniden inşa ediliyor. Şehrin her yanına görünen köprüler, havuzlar ve heykeller şehre serpiştiriliyor. Kentin simgesi olan 13 kemerli Taş Köprü ve köprünün bağlandığı Makedonya Meydanı şehrin kalbi. 18,500 metrekarelik Makedonya Meydanına dikilen çok sayıdaki yeni heykeller pek bir dikkat çekici. Makedonya’nın kuruluşunun 20 yılı anısına Floransa’da yapılmış ve Eylül 2011’de tamamlanmış Atlı Savaşçı Heykeli (Büyük İskender Heykeli) ise meydanın göbeğinde yükseliyor.
Üsküp'ün yaklaşık 15 km güneybatısında Matka (Makedonca: Матка, "dölyatağı" anlamında) kanyonu bulunmaktadır. Yaklaşık 500 hektar alan kaplayan Matka, Makedonya'nın en popüler açık hava istikametlerinden biridir ve ayrıca içinde birkaç manastır bulunur.Muhteşem doğasıyla dinginlik verir, birçok trekking parkuru bulunan kanyonda, ayrıca sandalla gidilebilecek birçok mağaralara bulunuyor. Değişik sarkıtların bulunduğu mağaralardan biri ‘Doğanın Yedi Harikası Projesi’ne aday gösterilmiştir.
Makedonya’nın başkenti Üsküp’e sadece 1,5 saat uzaklıkta yer alan ve son yıllarda ülkemizden de çok sayıda kayak severi kendisine çeken Mavrovo Bölgesi, etkileyici doğası ile göz kamaştırıyor. Kar altında ormanlar, dağlar ve göl… Nefis bir ambiyans doğrusu!
Yağmur sularının Mavrovo Vadisine biriktirilmesiyle oluşturulan Mavrovo Gölü kenarında bir vadide kurulu kasaba, küçük köylerden ve göl çevresine yayılmış evlerden oluşuyor. Mavrovo her geçen yıl ülkemizde de popülerleşiyor. Kayak severler Mavrovo Kayak Merkezi’ni bir yere not etmeli.
Kayak Merkezi, Makedonya’nın Batı sınırları boyunca uzanan, ülkenin en büyük milli parkı Mavrovo National Park alanı içerisinde bulunuyor. Çam ormanlarıyla kaplı Şara ve Pind Dağları’nın göze çarptığı milli park alanında, 2.000 metreden yüksekte 52 zirve bulunuyor. Bu doğa harikası yer sadece kış turizmi ile değil yazları da trekking için çok uygun bir yer.
Ayrıca, Mavrovo’ya yarım saat mesafede bulunan Kocacık köyünde Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi’nin doğduğu evi ziyaret edebilirsiniz. Ev, TİKA (Türkiye İşbirliği ve Kalkınma Ajansı) tarafından restore edilerek müze haline getirildi.
Makedonya’nın en büyük ikinci şehri Manastır. Çok kültürlü yapısıyla öne çıkan Manastır, şehirleşmenin getirdiği karmaşadan uzak oldukça sakin, şirin ve temiz bir şehir. Manastır’da İstanbul’daki İstiklal Caddesine benzeyen ve Makedonca Sirok Sokak olarak adlandırdıkları Türkçe meali ‘Geniş Sokak’ anlamına gelen sadece yayalara açık olan caddesi ile ünlüdür. Ayrıca, bazı sokakları Türk dizilerine uzun süre mekân olmuş.
Manastır, tarihte Osmanlı’nın 3. Ordusunun da merkezi ve Konsolosluklarının yer aldığı şehir olması nedeniyle Osmanlı döneminde diğer bir ismi de Konsoloslar şehridir. Burası aynı zamanda, 1896 yılında Atatürk’ün askeri liseyi okumak için geldiği yer. Mustafa Kemal, Selanik Askerî Rüştiyesindeki eğitimini tamamladıktan sonra, Manastır Askerî İdadisinin (Askeri Lise) imtihanlarına girerek başarılı olmuş. Selanik sonrasında yaşadığı ilk şehir Manastır olmuş.
Görünce âşık olacağınız şehir Ohri. Ohri Gölü kenarına kurulmuş küçük, şirin, huzurlu şehir. Ohri, Makedonya’nın tartışmasız en çok ilgi gören şehri. Üsküp’ten yaklaşık 3 saat kadar uzaklıkta, güneyde, UNESCO Dünya Mirası Listesindeki şehir Makedonya’nın gözbebeği.
Bu şehri yürüyerek gezilebileceksiniz. Balkonlarını sardunyaların süslediği, güzel tarihi sokaklara sahip Ohrid’in sokakları keyifle gezilebiliyor. Şehirde hoş bir huzur var. Uzun süre kalabalık şehirlerinde yaşadıysanız bu sükûnet size iyi gelecek. Çarşısı, Pazar yerleri, dar sokakları, kale çevresi, kiliseleri ile keşfedilesi bir yer burası. Saint Naum Manastırı, Saint Sophia ve Sveti Kliment Ohridski Kilisesi ile Tsar Samuel’s Kalesi Ohrid gezilecek yerler arasında yer alıyor.
Şehrin her yanına serpilmiş kafeleri ise davetkâr. Bin yıllık kiliseleri, UNESCO Mirası Ohri Gölü, gelip geçeni izlenebileceğiniz sokağa nazır kafeleri hepsi keyifli. Bir gün sadece kafelerindeki o huzur ve dinginliği yeniden tatmak ve tabi ki o dillere destan gün batımlarını tekrar fotoğraflamak için bu şirin şehre tekrar gitmek isteyeceksiniz.
Ohri Gölü’nün kıyısına kurulan yeni ve turistik bir şehir olan Struga’ya da mutlaka uğramalısınız. Struga, düzenlenen sanat geceleri, şiir festivalleri ile tanınan bir şehir. Ohri kıyısında Drim Nehri’nin çıktığı nokta üzerine ahşaptan yapılan köprü ve köprünün birbirine bağladığı iki yaka şiir festival merkezi olarak kullanılıyor. Köprünün karşı taraflarında birçok demir atmış tekne ise manzarayı doyumsuz kılıyor.
Ohri Gölü kenarındaki kafeler huzur verici. Şehir küçük olsa da temiz bir çarşısı ve sokakları bulunuyor. Struga, üniversite şehri olduğundan sokaklarda ve kafelerde gençleri sıklıkla görüyorsunuz. Struga ile Ohri arasında otobüs seferleri yapılıyor ve yolculuk yaklaşık 20 dakika sürüyor.